18 Nisan 2013 Perşembe

PİŞMANİYE


Pişmaniye Nasıl Yapılır?

Şeker ve sudan oluşan karışım bir kazanda 165 dereceye kadar kaynatılır. Kaynamış şeker soğutma tazgahlarına dökülür. Şeker soğutma tezgahlarında soğuyup yavaş yavaş macun halini alır.

Macun halini almış şeker daha sonra beyazlatma işlemine tabi tutulur. Eski zamanlarda ustanın şekeri demir bir çubuğa asarak uzata uzata yaptığı beyazlatma işini, günümüzde özel beyazlatma makineleri yapmaktadır. Bu işlem bittiğinde şeker büyük bir sakıza benzer.

Diğer yandan un ve yağdan oluşan ve bir kazanda 7-8 saat pişen özel hamur, pişmaniye’nin çekileceği büyük tepsiye belli bir miktar yayılır. Halka haline getirilmiş ve hamur ile karıştırılmış şeker çekilerek açılmaya başlanır.

Şeker, esnedikçe ve tepsi genişliğinde açıldıkça katlanıp tekrar açılır. Bu işlem, hamur kaybolana (hamurun şekere yedirilmesi) ve şeker tel tel ayrılana kadar (yaklaşık 15-20 dakika) sürer.

Şeker tel tel ayrılıp hamur kaybolduktan sonra artık "pişmaniye" olmuştur. 2 usta tarafından karşılıklı çekilerek koparılan pişmaniye halkası, soğutma tezgahlarına serilerek soğutulur.

Çekilen pişmaniye’nin bir kısmı tel tel yemekten hoşlananlar için o şekilde paketlenirken, büyük bir kısmı sade, kakaolu ve şamfıstıklı olarak özel fincanlar ile top haline getirilir.

PAMUK ŞEKER


Pamuk Şeker Nasıl Yapılır? ;
Pamuk Şekeri yalnızca toz şeker ve gıda boyasından oluşmaktadır. Pamuk Şeker Makinesinin orta kısmında şekerin ve gıda boyasının konulduğu ve yüksek hızda dönen bir motora bağlı küçük bir hazne vardır. Bu haznenin altındaki ısıtıcı vasıtasıyla şeker eritilerek, santrifüj etkisiyle hazne çevresindeki ince delikli süzgeçten dışarı atılırken, hazne dışında soğuyarak pamuk lifleri halinde şekil alarak tekrar katı hale dönüşür ve metal kapta toplanır. İnce bir çubuğa sarılarak toplanan pamuk şekeri servise hazır hale gelir.
Pamuk şeker makinelerinde eritme işlemi LPG, Doğalgaz veya Elektrik seçeneklerinden biri ile yapılmakta olup, her makinede aydınlatma ve motor icin elektrik kullanılmaktadır.


SAFRAN ÇİÇEĞİ

SAFRAN

Safran Ülkemizde çok eskiden beri yetiştirilen önemli ilaç, baharat ve boya bitkisidir. Osmanlılar zamanında safran üretimini 8-10 tona çıktığı kayd edilmektedir. Safranbolu,İstanbul, Tokat, İzmir, Adana ve Şanlıurfa civarlarında yetiştirilen safran bu gün sadece Safranbolu Davut obası köyünde çok dar bir alanda(3-4 dak) yetiştiriciliği yapılmaktadır.

Safran (Crocus Sativus) soğanlı bir bitkidir. Soğan çapları 2-4 cm kadardır. Soğanlar küremsi ve hafif basık olup ağ şeklinde kabuklarla sarılmıştır. Yaprakları dar buğdaygil yaprağına benzer, yapraklar çiçeklenme zamanında veya çiçeklenmeden sonra görülür. Eylül, Ekim aylarında açan çiçekler, açık viole rengindedir. Çiçeğin içindeki erkek organları sapları beyaz tepesi sarı renklidir. Dişi organ üç parçalı olarak uzayan portakal sarısı renginde olup, bitkinin faydalanılan kısmı bu kısımdır.

Safran baharat, boya maddesi, ilaç ve kozmetik sanayi ile halk hekimliğinde kullanıldığı söylenmektedir. Safranbolu da tüketim daha çok aşure ve zerde yapımında ve lokum imalatın da kullanılmaktadır. Safran yetiştiriciliğinde oldukça fazla insan gücüne ihtiyaç vardır. Soğan dikilmeden önce çok iyi bir toprak hazırlığı ister. Derin sürümden sonra 3-4 kez ikileme ister. Soğanlar 30-40 cm sıra arası çizilere, 20 cm derinliğe dikilir. En iyi gübreleme yanlış ahır gübresiyle(soğanları örtecek kadar) örtülür ve yiye toprakla kapatılır. Dikim Ağustos 20 – Eylül 10 arasında yapılır. Dikildiği yılın 15 Ekim – 15 Kasım tarihleri arası çiçeklenmeye başlar. İlk yıl çiçek verimi önemsizdir. 2.yıl dekardan 0.75 – 1 kg kadar ürün alınır. 3. Yıl verim 1 – 1.5 kg kadardır.4 yıl dekardan 1 kg kadar daha ürün alabilmektedir. 4. Yıl sonunda Haziran – Temmuz aylarında soğanlar sökülerek başka bir alana 4 yıl için tekrar dikilir. Soğan üretimi için dikilen soğan miktarının 2 katı kadar soğan elde edilir.

Safranbolu da, safran üretimi 3- 4 dekarlık bir alanda yapılmaktadır ve giderek azalmaktadır. Azalmayı etkileyen en önemli faktör yetiştirilmesindeki zorluk, yetiştiriciliği yapacak genç çiftçilerin olmaması ve diğer köylü çiftçilerin bu konuya karşı ilgi duymamalarıdır. Safranın önemi ve yayımı anlatıldığında ise üretim materyali olan soğanın temin edilememesidir. Soğan dikimi 3 –4 yılda bir yapıldığında her yıl ekim şansı yoktur. Üretilen safran soğanı yine aynı miktarda alana dikilmekte ve alan genişlemesi sağlanamamaktadır.

Safran soğanlarının yer altı zararları da soğan üretimini azaltan unsurlardandır. Bu zararlı ile şu an itibarıyla mücadele yöntemi bilinmemektedir.

Damla Sakızlı Kahve Yapımı


Damla Sakızlı Kahve Yapımı

 
Öncelikle sakızı havanda dövmek ve kahve pişirmek  için hazır hale getirmek gerekiyor. Burada bir püf nokta var. Eğer sakızı çok küçük parçalara kadar döverseniz ve adeta un haline getirirseniz kahvenizde sadece aromasını hissedersiniz. Ancak sakızı o kadar küçük parçalara ayırmazsanız kahvenizi içerken ağzınıza sakız parçaları gelecektir. Her ikisini de isteyenler vardır. Bazıları ağzına sakız parçaları gelmesini istemezken bazıları da bundan çok büyük bir keyif almaktadır. Burada zevkler ve renkler durumu söz konusudur. Ancak her ne şekilde olursa olsun sanırım sakızlı Türk Kahvesi sevmeyen yoktur.
 
Sakız hazır hale getirildikten sonra kahve pişirme yöntemi aslında geleneksel Türk kahvesi pişirme ile aynıdır. Sadece kahveniz pişerken sakız da ilave etmeniz gerekiyor bu kadar. Yine ne kadar sakız katacağınız sizin damak tadınıza bağlı bir durum. Ancak çok katmanızı tavsiye etmiyorum. Aksi halde Sakızlı Kahve değil kahveli sakız içmiş olursunuz.

aşk lazım gökhan türkmen